r Unutma beni (Still Alice) | beyazperde tv

22 Kasım 2015 Pazar

Unutma beni (Still Alice)

Share & Comment
Enver Mahir
13.02.2015

Unutma Beni (Still Alice),  konusuyla olduğu kadar oyuncu performansıyla da dikkat çeken bir film. Alice Howland’a can veren Julianne Moore hem Altın Küre de hem Bafta da en iyi kadın oyuncu ödülünün sahibi oldu.
Günümüzün çok yönlü ve en karizmatik aktrislerinden Julianne Moore, komediden, dramdan, gişe filmlerinden sanat filmlerine akıllardan çıkmayan performanslarıyla hatırlanıyor. Filmografisinde “THE BIG LEBOWSKI” “BOOGIE NIGHTS” “CHILDREN OF MAN” “MAGNOLIA” “SAVAGE GRACE” “A SINGLE MAN” “WHAT MAISIE KNEW” yer alıyor.
Film, Columbia Üniversitesi’nde dil bölümünde profesör olan Alice Howland ın trajik hayatını konu alıyor. Howland, hayatta istediği herşeye sahiptir. Ona sadık bir kocası ve üç çocuğu vardır. Hayatı işiyle ailesinin arasında gidip gelmektedir. UCLA’de yaptığı bir konuşma sırasında konuşma için çok önemli bir kelimeyi bir türlü hatırlayamaz. Başarılı bir akademisyen için oldukça tuhaf olan “unutmak” eylemi, bir sabahyaptığı bir koşu sırasında tekrar eder; koşuya çıkan Alice eve dönüş yolunu bir türlü hatırlayamaz. Ailesinden gizli biçimde gördüğü nörolog, umduğundan daha kötü bir haber verir. Alice, Erken Başlangıçlı Alzheimer’a yakalanmıştır. Bu haberi kocası John ile paylaşır. Ailesiyle ilk büyük buluşmalarında bu haberi çocuklarıyla da paylaşır. Haftalar ilerledikçe Alice hastalığının ailesi, evliliği ve kariyeri üzerindeki etkileriyle başa çıkmak zorunda kalacaktır.
Hem seyircilerden, hem de film eleştirmenlerinden büyük övgüler aldı. Bu rolüyle Moore’e Oscar ödüllerinde en iyi kadın oyuncu adaylığı da getiren film için eleştirmenlerinden bazılarının görüşleri şöyle:
*“Olmak ya da olmamak, Julianne Moore bu sorunun trajik sınırlarında geziyor.
*“Stewart’ın varlığı filmin duygusal yoğunluğunu arttırıyor. Stewart ile Moore’un okyanus kenarında yaptığı, hepimizin aşina olduğu ama sonunda iliklerimize kadar hissettiğimiz o konuşma gücünü, ikilinin muhteşem uyumundan alıyor. ”
*“Filmografisi ile Oscar’ı kazanmayı çoktan hak eden Julianne Moore, gerçek bir star büyüsüne, güçlü bir oyuncunun doğuştan gelen yeteneğine sahip.”
*“Yönetmen ikilisi, filmde işlenen sürece benzer bir süreci Glatzer’in ALS ile mücadelesi sırasında yaşamış olmalılar ki senaryonun her noktasında bu hissediliyor. .”
*“Filmde Alzheimer hastalığının kimi evrelerinin bilinçli olarak anlatılmadığını gördüğünüzde, filmin Alzheimer hastalığı deneyimine ne kadar yaklaştığını hissediyorsunuz .”
*“Glatzer ve Westmoreland’in yetenekli kamera kullanımı ve Kristen Stewart ile Alec Baldwin’in muzip; ama duygusal oyunculuklarıyla Moore, filmi gerçek bir toplumsal dram haline getiriyor.”
“’UNUTMA BENİ’ Alzheimer’lı birinin hissettiği hem var olma hem de yok olma ikileminin felsefi ve duygusal yönlerini ele alıyor. Bunu yaparken de en çok Julianne Moore’un zarifçe fark yaratan performansından yararlanıyor.”
“Alzheimer hastalığının en büyük ironilerinden biri, bu hastalığa yakalananların kaderlerinin ne kadar farkında oldukları sorunudur. Glatzer ve Westmoreland, bu çıldırtıcı durumu büyük bir tutku ve incelikle işliyor.”
Filmle ilgili olarak yönetmen Wash Westmoreland şöyle diyor:
“Lex Lutzus ve James Brown, Aralık 2011’de bizi arayıp kitaba bir göz atmamızı istediklerinde konuyu kendimize çok yakın bulduk. O yıl Richard dilinin sürekli sürçmesi sonucu doktora gittiğinde doktor, ALS teşhisi koymuştu. Kitabın ilk bölümleri bize bu hastalık sürecindeki deneyimlerimizi hatırlattı. Alice, Richard’ın doktoruna sorduğu soruların aynılarını soruyor. Teşhisin ilk zamanlarındaki felç inmesi korkusu, zaman geçtikçe hissettiği yılgınlık, hayattan elini çekeceği hissi… Hepsi aynıydı. Peki, biz bu filmi gerçekten o anda çekmek istiyor muyduk?”
“Lisa Genova’nın dolaylı anlatıma başvurmayan dürüst kaleminden çıkan sayfaları okudukça filmin de aynı dürüstlükle çekilmesi gerektiğine ikna olduk. Kitap, Alice’in hafıza kaybının mesleğine, gündelik yaşamına, sosyal yaşamına ve aile dinamiklerine etkisini ayrıntılı biçimde inceliyordu. Ozu’nun Grief filmi hastalık ve yaşlılık karşısında ailelerin nasıl bir tavır sergilediğini göstermek açısından evrensel bir öneme sahiptir. Lisa’nın kitabının ana konusu olan üç çocuklu aile, Alice’in hikayesi için mükemmel bir iskeletti.”
“Ana karaktere yoğunlaşmaya başladıktan bir süre sonra, Alice’in kıvırcık siyah saçlarını kaybetmeye başladığı andan itibaren, onun aslında kızıl saçlı olabileceğini hayal etmeye başladık. Richard’a “Bu rolü kim oynayabilir?” diye sorduğumda, notlarının arasında “Julianne Moore” yazdığını gördüm. Ona proje ile ilgili bir mesaj attık. Senaryodan önce kitabı da okudu. Birkaç zaman sonra Skype üzerinden konuştuğumuzda daha birkaç saniye geçmişti ki ‘ben varım’ dedi.”
“Çekimlere başladığımızda Richard kendini ne besleyebiliyor, ne de tek başına giyinebiliyordu. Ellerinikullanamıyor; yalnızca belli açılardan notlar alabiliyordu. Buna rağmen her gün sete geldi ve bu filmi yönetti. Bu durum, yapıma daha derin bir anlam kattı. Filmin ta kendisini yaşıyorduk. Setteki herkes özel bir şeyler olduğunu hissediyordu.”

Oscar’a göz kırpan film için Oscar törenine dikkat kesileceğimiz aşikar.
Tags: ,

Written by

We are Creative Blogger Theme Wavers which provides user friendly, effective and easy to use themes. Each support has free and providing HD support screen casting.

0 yorum:

Yorum Gönder

 

ÇOK OKUNANLAR

SON YAYINLAR

Why to Choose RedHood?

Copyright © beyazperde tv | Designed by Templateism.com