r Sessiz dünya ve sonrası | beyazperde tv

22 Kasım 2015 Pazar

Sessiz dünya ve sonrası

Share & Comment

Sessiz film, üzerine senkronize olarak kaydedilmiş diyalogları olmayan filmdir. Sessiz film teknolojisi 1860civarında icat edilmiş, fakat film makaralarının kolaylıkla imal edildiği 18801900 yıllarına kadar fazla kullanılmayan, sıradışı bir yenilik olarak kalmıştır.
Hareketli resimleri kaydedilmiş seslebirleştirmek fikri nerdeyse sinemanın tarihi kadar eskidir; ancak teknik zorluklardan dolayı 1920’lerin sonlarına kadar filmlerin çoğu sessiz film olarak çekilmiştir. Bununla birlikte, sessiz film mesajını görüntüler aracılığıyla aktardığından sesli filme göre daha evrensel bir dile sahiptir. Sinemadasessiz film dönemi bazen Gümüş Ekran Dönemi olarak da tanımlanır.

Harold Lloyd saate asılma sahnesi, Safety Last! (1923)
Sinemaya ses gelmeden önceki dönem, sinema tarihçileri veakademisyenler arasında sessiz dönem olarak bilinir. Film sanatı, sesli filmler sessiz filmin yerini almadan önce tam anlamıyla olgunluğa ulaşmıştı. Birçok sinema tutkunu, sinemaya sesin gelişinden itibaren birkaç yıl boyunca sinemada estetik kalitenin azaldığına inanır. Özellikle 1920’lerde çekilmiş olan sessiz filmlerin görüntü kalitesison derece yüksekti; fakat daha sonra televizyonda yayımlanan sessiz filmler, orijinal filmin zaten hasar görmüş kötü kopyaları; hatta bu kopyalardan üretilen üçüncü kuşak kopyalar oldukları için ve televizyonda genellikle yanlışhızla ve filmle alâkasız müziklerle oynatıldıklarından, çoğu insan tarafından yanlış şekilde ilkel ve modern standartlara göre pek de izlenebilir nitelikte olmayan filmler olarak bilinirler.
Sessiz filmler diyalog için senkronize edilmişsese sahip olmadıklarından; hikâye konuları, mevcut anahtar diyaloglar ve hatta bazen sinema seyircisi için filmdeki bir hareket üzerine yapılan yorumlar ekranda arabaşlıklarkullanılarak aktarılırdı. Başlık yazarı sessiz sinemanın önemli bir çalışanı haline gelmişti ve bu kişiler genellikle senaryo yazarından farklı kişiler oluyordu. Filmdeki aksiyon üzerine yorum yapan ya da filmin atmosferini güçlendiren resimler veya soyut dekorasyonlar sergilemek yoluyla arabaşlıkların (ya da o dönemin deyişiyle başlıkların) kendileri de filmin grafik unsurları haline gelmişti.
Lumiere Kardeşler’in 28 Aralık 1895 tarihinde Paris’te yapılan ilk halka açık film gösteriminden başlayarak, sessiz filmler canlımüzik eşliğinde gösterilmekteydi. (Cook, 1990). En başından itibaren, müziğin film atmosferini yaratmaya katkıda bulunduğu ve seyircilere önemli duygusal ipuçları verdiği kabul edilmiştir. Bu sebeplerden dolayı, bazen film setinde çekim esnasında da canlı müzik kullanılırdı. Genellikle, küçük kasabalarda ve birbirine komşu sinema salonlarında bu amaçla bir piyanist bulunurdu. Şehirlerdeki büyük sinema salonları ise bir orgçu ya da bütün bir orkestrayı bünyesinde barındırma eğilimindeydi. Ünlü "Mighty Wurlitzer" gibi kitlesel büyüklükteki sinema salonları,birtakım ses efektleriylebirlikte orkestral sesleri yapay olarak sağlayabiliyordu.
Sessiz dönemin ilk yıllarında bu sessiz filmler için çalınan partisyonların çoğu doğaçlamaydı. Ancak, uzun metrajlı filmler basmakalıplaşmaya başlayınca; müzik piyanist, orgçu, orkestra şefi ya da bizzat film stüdyosu tarafından Filmde çalmalık müzik (Photoplay music)'lerden derlenmeye başladı. D.W. Griffith'in sinemaya büyük yenilik getiren epik filmi Bir Milletin Doğuşu (ABD1915) için Joseph Carl Breil tarafından bestelenen büyük ölçüde özgün film müziğinden başlayarak; gösterimin yapılacağı sinema salonlarına, özgün ve film için özel olarak bestelenmiş partisyonlarla gitmek sessiz filmler için yaygın bir uygulama haline geldi (Eyman, 1997).
Sessiz filmin altın döneminde, ABD’de müzisyenlerin istihdam edildiği en büyük alan sinemalardı ve Büyük Bunalım’ın başlangıcıyla aynı tarihe rastlayan sesli filmlerin ortaya çıkışı yıkıcı etkiler yarattı.
Başka ülkelerdeki film endüstrileri sessiz filmlere ses eklemenin başka yollarınıbuldular. Brezilya Sineması’nın erken döneminde bu amaçla fitas cantatas -sinema perdesinin arkasındaki şarkıcıların (görüntüdeki dudak hareketleriyle senkronize şekilde) seslendirdiği filme çekilmiş operetlerkullanılıyordu (Parkinson, 1995, p. 69). Japon Sineması’nda ise, filmler sadece canlı müziğe sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda bir benshiyi -canlıolarak filme yorumlar getiren ve karakterleri seslendiren bir anlatıcıyı da bünyesinde barındırıyordu. Çoğu Amerika’dan gelen yabancı filmlerin tercümesini de yapan Benshi Japon film formunun temel unsuru haline gelmişti (Standish, 2005). Sessiz filmlerin 1930’ların Japonyası’nda köklü biçimde yer etmesinin nedenlerinden birisi de Benshi'lere olan rağbetti.
Carl Davis gibi besteciler sessiz klasikler için yeni orkestral partisyonlar yazma alanında uzmanlaştılar. Günümüzde de Ben ModelNeil Brand, Phillip C. Carli, Jon Mirsalis, Dennis James ve Donald Sosin gibi birçok sessiz film müzisyeni piyano ya da org ile canlı müzik besteleri yapmakta ve icra etmektedir.
Lon Chaney,Operadaki Hayalet
Sessiz filmin doğası, beden dili ve mimiklerüzerine önemli ölçüde vurgu yapmayı gerektiriyordu. Böylelikle seyircinin, filmdeki aktörün ne hissettiğini, nasıl bir karakter yaratmaya çalıştığını anlaması kolaylaşacaktı. Modern zamanların seyircisi, birçok sessiz filmde ortak olan jestleri basite indirgeyici ya da kadınsı bularak bunlardan irkilme eğilimindedir. Bu nedenle, modern zamanda sessiz komedilerdramalardan daha popülerdir; çünkü komedilerde abartılı oyunculuk kabul gören bir durumdur. Bununla birlikte, yönetmenlerine ve oyuncularının yeteneklerine bağlı olarak, bazı sessiz filmlerde son derece incelikli oyunculuklara da rastlamak mümkündür. Sessiz filmlerdeki abartılı oyunculuk bazen aktörlerin tiyatro deneyimlerini sinemaya aktarmasından kaynaklanıyordu ve tiyatrodan farklı olarak sinemanın getirdiği yakınlığı anlamış olan yönetmenler oyuncularını bundan vazgeçirmeye çalışıyorlardı. Sunset Boulevard filmindeki Norma Desmond sessiz filmlerinden birini izlerken bunu şöyle ifade etmiştir: "Bizim sese ihticayımız yoktu, çünkü bizim yüzümüz vardı."1925’lere kadar, çoğu sessiz film sesli filmlerden daha yavaş hızlarda (daha yavaş "kare hızlarında") çekilmiştir. Tipik olarak sessiz filmlerin çekim hızı saniyede 24 kare yerine, filmin yılına ve film stüdyosuna bağlı olarak saniyede 16 ila 23 kare arasında farklılık göstermektedir. Bu filmler orijinal kare hızlarında gösterilmezlerse, filmdeki hareketler doğal olmayan biçimde hızlı ve kesik kesik görünür. Bunun yanında, bazı sahneler hareketi hızlandırmak için çekim esnasında kasıtlı olarak hızlı çekimde filme alınmıştır. Bu uygulama özellikle farstüründeki komedi filmlerinde yaygındır. Aslında sessiz filmlerin çekim esnasında planlanan kare hızları belirsiz de olabilmektedir. Çünkü o zamanın teknolojisinde kameranın yan tarafındaki kol çevrilerek çekim yapılıyordu ve kameramanın bu kolu sürekli olarak aynı hızla çevirmesi mümkün olmayabiliyor, dolayısıyla aynı film içinde farklı kare hızları söz konusu olabiliyordu. Sessiz filmlerin gösteriminde seçilecek film hızı, konunun uzmanları ve film tutkunları çevreleri arasında genellikle can sıkıcı bir konu olmaktadır. Özellikle restore edilmiş sessiz filmlerin DVDsürümleri söz konusu olduğunda, bu tartışma iyica kızışmaktadır. 1927 Almanyapımı bir film olan Metropolis’in2002 restorasyonu sırasında bu tartışmaların en alevlilerin biri yaşanmıştı.
Eskiden beri film gösterimcileri, sessiz filmleri çekildikleri hızdan daha yüksek hızlarda gösterme eğiliminde olmuştur. Çoğu sessiz film saniyede 18 veya daha fazla kare hızında, hatta bazı filmler, (saniyede 24 kare olan) sesli film hızında oynatılmıştır. Çünkü bir film, çoğu zaman "sessiz film hızı"olarak kabul edilen saniyede 16 kare hızıylaçekilmişse bile, nitrat bazlı 35 mm’lik filmlerin böylesine yavaş bir hızda projeksiyonlarında hatırı sayılır ölçüde alev alma riski vardır. Eskiden projeksiyon görevlileri, film dağıtıcılarından belirli film makaralarının ya da belirli sahnelerin hangi hızlarda çekildiğine dair talimat alır, bu bilgiyi canlı müzikle görüntünün senkronunu sağlamak durumunda olan müzik yönetmeninin programına yansıtırdı. Bunun yanı sıra, sinema salonları kârlarını arttırmak üzere günün saatine ya da filmin popülaritesine göre de gösterim hızlarında değişiklik yapabilmekteydi.
Birçok film yapımcısı eserlerinde sessiz dönemin komedilerine saygılarını sunmuşlardır. Jacques Tati Les Vacances de Monsieur Hulot (1953),Mel Brooks Silent Movie (1976) ve İndi film yapımcısı Eric Bruno Borgman The Deserter (2006) filmleriyle bu yapımcılar arasında yer almışlardır. Tayvanlı yönetmen Hou Hsiao-Hsien'nın alkış alan dramı Three Times (2005) filminin üçüncü yarısı, ortalarından itibaren arabaşlıklarla bezeli bir sessiz film olarak çekilmiştir; Stanley Tucci'nin The Impostorsfilmi de eski sessiz komediler tarzında sessiz bir sahneyle başlamaktadır. 1999yapımı bir Alman filmi olan Tuvalu’da da bu tarza yer verilmiştir. Guy Maddin’in Sovyet dönemi sessiz filmlerine saygı gösterisi mahiyetindeki The Heart of the World isimli kısa filmi birçok ödül kazanmıştır. Vampirin Gölgesi (2000),Friedrich Wilhelm Murnau'nun klasik sessiz vampir filmi 1922 yapımı Nosferatu, Bir Dehşet Senfonisi’nun büyük ölçüde kurgulanmış halidir. Werner Herzog, aynı filmi Nosferatu: Gecenin Hayaleti(1979) adlı filmiyle onore etmiştir. Bazı filmler sessiz dönem ile sesli film dönemi arasındaki zıtlıklara dikkat çekmiştir. Sunset Bulvarı,sessiz film yıldızı Gloria Swanson’nın canlandırdığı Norma Desmond karakterinde iki dönemin bağlantısızlığını ortaya koymayı amaçlayan bu tarz bir filmdir.
Sesli film çekme düşüncesi, 1896’da bu konuda çalışmalar yürüten Edison’dan beri var olsa da, bu teknoloji ancak 1920’lerin ilk yarısında geliştirilebildi. Bunu izleyen birkaç yıl; rakip ses formatlarıtasarlamak, uygulamak ve pazarlamak üzerine bir yarış halinde geçti. 1927’de çekilen ilk sesli film Jaz Şarkıcısı filminin ticari başarına rağmen, 1927 ve 1928 yıllarında çekilen filmlerin büyük çoğunluğunu yine sessiz filmler oluşturmuştur. Sesli filmler ancak 1929 yılından itibaren hakim duruma geçebilmiştir. Sessiz filmlerin hayranlıkla izlendiği bir dönemde, Edison ilk kez sesli film teknolojisini tanıttığında, izleyiciler bunun gelip geçici bir heves olduğunu düşünmüşlerdi.
Bir grup işadamı 27 Ağustos 1910'da, New Jersey, West Orange'da icatlarını tanıtmak için bir laboratuvarda toplanmışlardı.Göstermek üzere oldukları keşfin, 20. yüzyıl popüler kültürüne tamamen hakim olacağını tahmin etmeleri çok zordu. Amerika'nın en verimli mucidi Thomas Edison, hareketli görüntülere sesi de ekleyen buluşu kamuoyuna açıklıyordu. Artık görüntüyle ses ilk kez bir aradaydı.
Bu konuşma efekti, Hollywood'da çekilen ve tüm dünyanın ilgisini çeken sessiz filmlerle düelloya giriyordu. Sinemaseverler, düzinelerce kısa metrajlı sessiz filme hücum etmişlerdi. Ocak 1909'dan itibaren, film endüstrisi sadece ABD'de, binlerce kişiye hitap eden bir eğlence aracıydı. Her şeye rağmen sessiz filmin bir sınırı vardı. Dolayısıyla, sesli film çok kısa bir zaman sonra diğerinin yerini aldı ve kitlelerin ilgi odağı haline geldi.


The Kid Charles Chaplin (1921)
Sesli film teknolojisi üzerinde çalışan Edison, sessiz film endüstrisinde kullanılan fonografı zaten daha önce icat etmişti. Sinema sektörünün ardındaki en önemli itici güç kabul edilen Edison, bu unvanını "bir hapşırığa" borçluydu. Kısa metrajlı siyah-beyaz filminde, çalışanlarından Fred Ott'un hapşırmasını saniye saniye görüntülemişti. İnsan beyni, saniyede 15 kare şeklinde akan hızlı sabit resimleri, hareket halindeymiş gibi algılıyor. İzleyiciler, Edison'un bu şovunu izledikten sonra aniden "çok yaşa" diye bağırmaktan kendilerini alamamışlardı ve salonda bir kahkaha tufanı kopmuştu. Edison sonraki denemesinde bir öpüşmeyi kullanacaktı. "May Irvin ve John C. Rice'ın Öpüşmesi" adlı filmi, ilk erotik sinema örneği kabul ediliyor.
Bu arada Fransa'da da Lumiere kardeşler, hareketli görüntü tekniğini deniyorlardı. Duvara asılı çarşaf üzerine yansıttıkları, kameraya yaklaşan trenin görüntüsü, izleyicilerin çığlıklar atarak sokağa fırlamasına yol açmıştı. Daha ilk günden itibaren, sinemanın bir tutkuya dönüşeceği belliydi.
Harvey H. Wilcox ile eşi Daeida, 1880'li yıllarda Los Angeles'ın 15 kilometre kuzeybatısında bulunan Cahuenga Vadisi'ne yerleşiyorlar. Sinema dünyasına damgasını vuracak olan Hollywood, adını bu bölgede yaz kış yeşilliğini yitirmeyen palmiye ağaçlarından alıyor. Şans getirdiğine inanılan ve yılbaşlarında evlerin süslendiği palmiyelerden yola çıkan Daeida, yerleştikleri bu topraklara "kutsal ağaç" anlamına gelen Hollywood adını veriyor. Los Angeles'ın genişleyerek bu küçük yerleşimi içine almasından 7 yıl önce, 1903 yılında da kent olarak ilan ediliyor. 
Film şirketlerinin Hollywood'u tercih etmelerinin nedeni, tüm yıl boyunca film çekmeye elverişli hava koşullarından ve doğal güzelliklerinden kaynaklanıyor. Diğer etkenlerden biri de, bölgenin, kameralarını izinsiz kullandığı gerekçesiyle film şirketlerini sürekli dava eden Thomas Edison'dan uzakta olması. 
İlk Hollywood stüdyosu Nester Corporation, 1911 yılında Sunset Bulvarı'ndaki bir barın içinde kuruldu. Bundan birkaç yıl sonra, şehirde kurulan 20'den fazla küçük stüdyoda, yılda 600'e yakın film çekiliyordu. Ve sinema, canlı dans gösterilerinin, şovların ve tiyatronun yerini almaya başladı. 1920'li ve 1930'lu yıllarda, stüdyolara yer açmak ve film şirketlerine binalar inşa etmek için bölgedeki tüm eski evler yıkıldı. Ve hepimizin bildiği, 1,5 metre yüksekliğindeki harflerden oluşan "Hollywoodland" yazısı Lee Dağı'nda yükseldi. "Land" ibaresi 1940 yılında çıkarıldı. Günümüzde bu dev "Hollywood" yazısı,bölgeye gelen ziyaretçileri karşılıyor.
Hatta Edison bile, sesli filmin geleceğini parlak görmüyordu. 1910'da West Orange'daki tanıtım toplantısından sonra, "Sesli filmin çok başarılı olacağını düşünmüyorum. İzleyiciler, hareketli görüntüleri öyle izlemeye alışmış durumdalar. Dolayısıyla görüntüye sesin eklenmesi, ilgilerini çekmeyecektir. Tamam, kısa süreli bir yenilik getirdiğimiz kaçınılmaz, ancak film hayranları bir süre sonra sessizlik ya da filme eşlik eden orkestra müziği için haykırmaya başlayacaktır. Bu projeyle zamanımızıharcadığımızın biz de farkındayız." demişti.
Warner Brothers, sesli film teknolojisinin gücünü gören tek stüdyoydu. Vitafon adını verdikleri sistemle sesi bir diske kaydediyor ve sessiz filmle uyumlu bu cihazı kullanıyorlardı. Böylece, canlı müzik için çağırdıkları müzisyenlere yüksek paralar ödemek derdinden kurtulmuşlardı. 
Edison'un sesli film teknolojisini tanıtmasından yaklaşık 20 yıl sonra Warner Bros, sonunda sesli filmini halka tanıttı.
6 Ekim 1927'de "The Jazz Singer" (CazŞarkıcısı), New Yorklu izleyiciler tarafından hem izlendi hem de dinlendi. Filmin yıldızı Al Johnson'ın söylediği şarkılar diskten çalınıyordu. Ancak, görüntüyle ve oyuncunun dudak hareketleriyle ses o kadar uyumluydu ki, izleyiciler gösteriyi ayakta alkışlayacaktı. Jazz Singer, gerçek bir sesli film örneği değil, sadece sessiz filme uyumlu olarak çalınan 4 şarkı ve konuşmadan ibaret. Ancak, daha sonra Hollywood adıyla anılacak Tinseltown'da yeni bir dönemi başlatması açısından çok önemli bir örnek.
Seyircilerin sesli filme ilgisi gün geçtikçe artıyordu ve Warner Brothers, halktan gelen bu istekli yaklaşımı bir gazeteye tam sayfa verdiği reklamla besliyordu: "Sonunda, resimler de gerçek insanlar gibi konuşabiliyor!" 1928'de, Warner'lar ilk uzun metrajlı sesli filmi gösterime soktular. "The Lights of New York" (New York'un Işıkları),aslında berbat oyunculuk ve hatalarla dolu kötü bir filmdi. Ancak, 23.000 dolara yapılmasına rağmen, 1 milyon dolarlık hasılatla dönemin gişe rekorunu kırdı.
Vitafon sistemi çok uzun sürmedi. Mayıs 1928'de, büyük film stüdyolarının çoğu sesli teknolojiye geçiş yaptı. Warner Bros'un diğerlerinden önce davranması ve ciddi paralar kazanması, Hollywood'un en güçlüşirketi olmasını sağladı. Warner Bros, 3 yılda pastadan en büyük dilimi alanşirket oldu. Stüdyolarında her yıl 100'e yakın film çekildi ve dünya genelinde yüzlerce sinema salonu açtı.
Hollywood, kısa sürede dünyanın merkezine oturdu. 1920'li yılların son dönemlerinde, Los Angeles'ta sinema sektöründe çalışanların sayısı 42.000'i bulmuştu. Yanı sıra, dünya sinema eğlencesinin yüzde 82'lik bölümü Hollywood'un elindeydi. Bu tekele rağmen, Hollywood'un eski tüfekleri ve sessiz film yıldızları, ilk başlarda ses devrimini reddettiler. United Artists Corporation'ın başı Joseph Schenk, Ağustos 1928'de sesli filmin çok uzun sürmeyeceğini belirtti. Charlie Chaplin de, bunun gelip geçici bir heves olduğunu söyleyecekti. Hatta, sesli filme karşı kampanyalar başlatmış ve kendisini estetik saflığa adayan bir sanatçı portresi çizmişti.

En iyi 100 sessiz film (kaynak: digitaldreamdoor.com)

1. The Birth of a Nation - (1915, D.W. Griffith) (Lillian Gish, Wallace Reid)
2. Wings - (1927, William A. Wellman) (Clara Bow, Richard Arlen) (1st Academy Award, Best Picture)
3. Modern Times - (1936, Charles Chaplin, partial talkie) (Charles Chaplin, Paulette Goddard)
4. Intolerance - (1916, D.W. Griffith) (Lillian Gish, Constance Talmadge)
5. Metropolis - (1927, Germany/Fritz Lang) (Brigitte Helm, Alfred Abel)
6. The Battleship Potemkin - (1925, USSR/Sergei M. Eisenstein) (Aleksandr Antonov, Vladimir Barsky)
7. City Lights - (1931, Charles Chaplin) (Charles Chaplin, Virginia Cherrill)
8. Napoleon - (1927, France/Abel Gance) (Albert Dieudonne, Edmond Van Daële)
9. The General - (1927, Clyde Bruckman) (Buster Keaton, Marion Mack)
10. The Phantom of the Opera - (1925, Rupert Julian) (Lon Chaney, Mary Philbin)
11. The Four Horsemen of the Apocalypse - (1921, Rex Ingram) (Rudolph Valentino, Alice Terry)
12. Nosferatu, the Vampire - (1922, Germany/F.W. Murnau) (Max Schreck, Greta Schröder)
13. The Hunchback of Notre Dame - (1923, Wallace Worsley) (Lon Chaney, Patsy Ruth Miller)
14. The Cabinet of Dr. Caligari - (1920, Germany/Robert Wiene) (Werner Krauss, Conrad Veidt)
15. Ben-Hur: A Tale of the Christ - (1925, Fred Niblo) (Ramon Novarro, Francis X. Bushman)
16. The Passion of Joan of Arc - (1928, France/Carl Theodor Dreyer) (Maria Falconetti)
17. The Gold Rush - (1925, Charles Chaplin) (Charles Chaplin, Mack Swain)
18. The Big Parade - (1925, King Vidor) (Gohn Gilbert, Renée Adorée)
19. The Wind - (1928, Victor Sjöström) (Lillian Gish, Lars Hanson)
20. Greed - (1924, Erich von Stroheim) (Zasu Pitts, Gibson Gowland)
21. Beau Geste - (1926, Herbert Brenon) (Ronald Colman, William Powell)
22. The Circus - (1928, Charles Chaplin) (Charlie Chaplin, Merna Kennedy)
23. Sunrise - (1927, F.W. Murnau) (Margaret Livingston, Janet Gaynor, George O'Brien)
24. Orphans of the Storm - (1921, D.W. Griffith) (Lillian Gish, Dorothy Gish)
25. Show People - (1928, King Vidor) (Marion Davies, William Haines)
26. Tess of the Storm Country - (1922, John S. Robertson) (Mary Pickford, Lloyd Hughes)
27. Way Down East - (1920, D.W. Griffith) (Lillian Gish, Richard Barthelmess)
28. The Sheik - (1921, George Melford) (Rudolph Valentino, Agnes Ayres)
29. Safety Last! - (1923, Fred C. Newmeyer) (Harold Lloyd, Mildred Davis)
30. It - (1927, Clarence G. Badger) (Clara Bow, Antonio Moreno, Gary Cooper)
31. Peter Pan - (1924, Herbert Brenon) (Betty Bronson, Mary Brian)
32. Blood and Sand - (1922, Fred Niblo) (Rudolph Valentino, Rosa Rosanova)
33. Joan The Woman - (1916, Cecil B. DeMille) (Geraldine Farrar, Wallace Reid)
34. Rebecca of Sunnybrook Farm - (1917, Marshall Neilan) (Mary Pickford, Eugene O'Brien)
35. Earth (Zemlya) - (1930, USSR/Aleksandr Dovzhenko) (Semyon Svashenko, Stepan Shkurat)
36. The Golem: How He Came Into The World - (1920, Germany/C. Boese, P. Wegener) (Paul Wegener)
37. Nanook of the North - (1922, Robert J. Flaherty/Documentary) (Allakariallak , Nyla)
38. The Ten Commandments - (1923, Cecil B. DeMille) (Richard Dix, Theodore Roberts)
39. Seventh Heaven - (1927, Frank Borzage) (Janet Gaynor, Charles Farrell)
40. Shoulder Arms - (1918, Charles Chaplin) (Charles Chaplin, Edna Purviance)
41. Robin Hood - (1922, Allan Dwan) (Douglas Fairbanks, William Lowery)
42. Faust - (1926, Germany/F.W. Murnau) (Gösta Ekman, Emil Jannings)
43. The Iron Horse - (1924, John Ford) (George O'Brien, Madge Bellamy)
44. Foolish Wives - (1922, Erich von Stroheim) (Rudolph Christians, Miss DuPont)
45. The Last Command - (1928, Josef von Sternberg) (Emil Jannings, William Powell)
46. Male and Female - (1919, Cecil B. DeMille) (Gloria Swanson, Thomas Meighan)
47. The Crowd - (1928, King Vidor) (James Murray, Elanor Boardman)
48. Les Vampires - (1915, France/Louis Feuillade) (Musidora, Édouard Mathé)
49. Dr. Jekyll and Mr. Hyde - (1920, John S. Robertson) (John Barrymore, Nita Naldi)
50. The King of Kings - (1927, Cecil B. DeMille) (H. B. Warner, Dorothy Cumming)
51. Flesh and the Devil - (1926, Clarence Brown) (Greta Garbo, John Gilbert)
52. The Cameraman - (1928, Edward Sedgwick) (Buster Keaton, Marceline Day)
53. The Mark of Zorro - (1920, Fred Niblo) (Douglas Fairbanks, Noah Beery)
54. The Lost World - (1925, Harry O. Hoyt) (Wallace Beery, Bessie Love)
55. The Iron Mask - (1929, Allan Dwan) (Douglas Fairbanks, William Bakewell)
56. Hands Up! - (1926, Clarence G. Badger) (Raymond Griffith, Marian Nixon)
57. Pandora's Box - (1929 Germany/Georg Wilhelm Pabst) (Louise Brooks, Fritz Kortner)
58. The Black Pirate - (1926, Albert Parker) (Douglas Fairbanks, Billie Dove)
59. For Heaven's Sake - (1926, Sam Taylor) (Harold Lloyd, Jobyna Ralston)
60. The Merry Widow - (1925, Erich von Stroheim) (John Gilbert, Mae Murray)
61. For Better, for Worse - (1919, Cecil B. DeMille) (Gloria Swanson, Elliott Dexter)
62. The Scarlet Letter - (1926,, Victor Sjöström) (Lillian Gish, Lars Hanson)
63. Tabu - (1931, F.W. Murnau) (Anna Chevalier, Matahi)
64. The Cat and the Canary - (1927, Paul Leni) (Laura La Plante, Creighton Hale)
65. The Covered Wagon - (1923, James Cruze) (J. Warren Kerrigan, Alan Hale)
66. The Mysterious Lady - (1928, Fred Niblo) (Greta Garbo, Conrad Nagel)
67. The Thief of Bagdad - (1924, Raoul Walsh) (Douglas Fairbanks, Julanne Johnston)
68. Sadie Thompson - (1928, Raoul Walsh) (Lionel Barrymore, Gloria Swanson)
69. Uncle Tom's Cabin - (1927, Harry A. Pollard) (Margarita Fisher, James Lowe)
70. What Price Glory? - (1926, Raoul Walsh) (Victor McLaglen, Dolores del Rio)
71. My Best Girl - (1927, Sam Taylor) (Mary Pickford, Charles 'Buddy' Rogers)
72. Stachka (Strike) - (1925, USSR/Sergei M. Eisenstein) (Aleksandr Antonov, Grigori Aleksandrov)
73. The Navigator - (1924, Donald Crisp, B. Keaton) (Buster Keaton, Kathryn McGuire)
74. The Last Laugh - (1924, Germany/F.W. Murnau) (Emil Jannings, Maly Delschaft)
75. Man with a Movie Camera - (1929, USSR/Dziga Vertov) (Documentary)
76. Sparrows - (1926, William Beaudine) (Mary Pickford, Gustav von Seyffertitz )
77. The Diary of a Lost Girl - (1929, Germany/Georg Wilhelm Pabst) (Louise Brooks)
78. Something to Think About - (1920, Cecil B. DeMille) (Gloria Swanson, Elliott Dexter)
79. The Freshman - (1925, F. C. Newmeyer, S. Taylor) (Harold Lloyd, Jobyna Ralston)
80. The Student Prince in Old Heidelberg - (1927, Ernst Lubitsch) (Ramon Novarro, Norma Shearer)
81. Cleopatra - (1917, J. Gordon Edwards) (Theda Bara, Fritz Leiber, Thurston Hall)
82. The Man Who Laughs - (1928, Paul Leni) (Conrad Veidt, Mary Philbin)
83. Seven Chances - (1925, Buster Keaton) (Buster Keaton, Ruth Dwyer)
84. Big Business - (1929, James W. Horne) (Stan laurel, Oliver Hardy)
85. A Woman of Affairs - (1928, Clarence Brown) (Greta Garbo, John Gilbert)
86. West of Zanzibar - (1928, Tod Browning) (Lon Chaney, Lionel Barrymore)
87. Go West - (1925, Buster Keaton) (Buster Keaton, Kathleen Myers)
88. Steamboat Bill, Jr. - (1928, Charles Reisner) (Buster Keaton, Ernest Torrence)
89. Liberty - (1929, Leo McCarey) (Stan Laurel, Oliver Hardy, Jean Harlow)
90. Don Juan - (1926, Alan Crosland) (John Barrymore, Myrna Loy)
91. The Docks of New York - (1928, Josef von Sternberg) (George Bancroft, Betty Compson)
92. College - (1927, James W. Horne) (Buster Keaton, Anne Cornwall)
93. Broken Blossoms - (1919, D.W. Griffith) (Lillian Gish, Richard Barthelmess)
94. Underworld - (1927, Josef von Sternberg) (George Bancroft, Evelyn Brent)
95. Beggars of Life - (1928, William A. Wellman) (Louise Brooks, Wallace Beery)
96. The Strong Man - (1926, Frank Capra) (Harry Langdon, Priscilla Bonner)
97. The Son of the Sheik - (1926, George Fitzmaurice) (Rudolph Valentino, Vilma Bánky)
98. Little Lord Fauntleroy - (1921, Alfred E. Green) (Mary Pickford, Claude Gillingwater)
99. Tumbleweeds - (1925, King Baggot) (William S. Hart, Barbara Bedford)
100. Manslaughter - (1922, Cecil B. DeMille) (Leatrice Joy, Thomas Meighan)
Tags: ,

Written by

We are Creative Blogger Theme Wavers which provides user friendly, effective and easy to use themes. Each support has free and providing HD support screen casting.

0 yorum:

Yorum Gönder

 

ÇOK OKUNANLAR

SON YAYINLAR

Why to Choose RedHood?

Copyright © beyazperde tv | Designed by Templateism.com